COĞRAFYAMIZIN GERÇEĞİ DEPREM VE YARATTIĞI OLUMSUZLUKLARA HUKUKİ YÖNDEN BAKIŞIMIZ
Ülkemizin bulunduğu coğrafyada geçmişten günümüze birçok deprem yaşandı. Bu depremler ülkede büyük yıkımlara neden oldu. Bu nedenle coğrafya en başta insan yaşamı olmak üzere; maddi ve manevi birçok zarara neden olmuştur. Zaman zaman yaşadığımız depremler gündemimizin en ön sırasında yer almış, bu doğa olayına karşı bilim ışığında gerekli tespitler yapılmıştır. Her ne kadar alınması gereken önlemlere ilişkin hazırlıklara başlanmış, toplum nezdinde bilinçlenme oluşmuşsa da maalesef gerektiği şekilde yeterli bir hazırlık sürecini tamamlanamamış. Bunu yaşanan son deprem felaketiyle maalesef açıkça gördük. Dünya genelinde her ülkenin imkanlarını seferber ederek yardıma koştuğu ülkemiz özelinde de tek yürek olup etkilenen bölgedeki yurttaşlarımızın yanında olmaya çalışılsa da depremin oluş şekli ve yarattığı büyük yıkım neticesinde birçok insan zarar görmüştür.
Kuzey Anadolu fay hattında yer alan Erzincan’da 1983 ve sonrasında 1992 depremini bizzat yaşayıp sonrasında yaşamımı idame ettirdiğim İstanbul’da da 1999 Marmara depremini yaşayan bir yurttaş olarak bu afetin canlılar üzerinde yaşattığı etkiyi bizzat yaşadım. Toplumsal ihtiyaçlara göre sürekli gelişen, değişen bir bilim dalı olan hukukun, afetin gerçeklemesi neticesinde güvence altına aldığı başta yaşama hakkı, mülkiyet, barınma ve güvenlik olmak üzere en temel haklar kapsamında mağduriyetlerin değerlendirilmesi gerektiğini deneyimlemiş bir hukukçuyum. Başta anayasamız olmak üzere; devletimizin imzaladığı Avrupa İnsan Hakları sözleşmesince güvence altına alınan bireysel hak ve özgürlükler bağlamında yaşanılan afetin yarattığı olumsuzlukların değerlendirilmesi gerekmektedir. Afetin yarattığı maddi ve manevi zararların mağdurlarının yukarıda bahsettiğim hukuk düzenimizce güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Afet ile mücadelede ve etkilerinin önüne geçmede gerekli ve yeterli önlemleri almayan, hukuk sistemimizin aradığı şartları yerine getirmede kasten veya ihmalen kusurları olan idarenin, ilgili özel kurum veya kişilerin ceza-i, hukuki ve idari yönden sorumluluklarına gidileceği bir süreç yaşanacaktır. Bu süreçte felaketten doğrudan veya dolaylı olarak zarara uğrayan yurttaşlar açısından yapılacak başvuru ve işlemlerin ayrıntısına tarafıma ayrılacak dergimizin gelecek sayısında yer alan bölümde değinmeyi planlamaktayım. Umudum odur ki; ulus olarak depremle bilimin öncülüğünde yaşamayı öğrenip, gerekli tedbirleri alıp, hukuk düzenimizce ayrıntılı ve bir daha böyle felaketleri yaşamamıza neden olacak ihmallere imkan vermeyecek bir sosyo-ekonomik kültürel yapılanmayı hep birlikte inşaa etme kararlılığımız ivedilikle olumlu sonuçlar doğuracaktır. Böyle günlerin bir kez daha yaşanmaması dileğiyle.Yaşamlarını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, tüm halkımıza başsağlığı, yaralılarımıza ise acil şifalar dilerim. Gelecek sayıda buluşmak dileğiyle, sağlıcakla kalın.